Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim

Gebelik sonrası depresyonu

Gebelik Sonrası Depresyonu

Her bebek yeni bir dünyadır. Onu ilk kucaklayıştaki mutluluğa eşdeğer çok az an yaşarız hayatımızda. Ne var ki bu mutluluk anı çeşitli tıbbî rahatsızlıklarla zedelenebiliyor. Gebelik Sonrası Depresyonu bu tür sorunlardan bir tanesi.

Bizde hep bereketin, neşenin, aile birliğinin teminatı olarak görülmüştür bir bebeğin dünyaya gelişi. Yüzünü buruşturarak arsız arsız ağlayan bu yavruya değen merhamet dolu bir bakış, tüm zahmetleri hemen hasıraltı ediverir. Yorgunluğun kol gezdiği ama tarifi imkansız bir mutluluğun şekillendirdiği ruh hali ile bebeklerini kucaklarına alır anne babalar.
Hemen hepimizin zihninde bir mutluluk tablosunu çağrıştıran bu hadise, az sayıda da olsa ciddi sorunlara zemin hazırlayabilir. Bu yazımızda, önemli bir tıbbî sorun olmasına rağmen toplum tarafından pek de bilinmeyen bir konuya değineceğiz: Gebelik Sonrası Depresyonu.

‘Tuhaf, Karmaşık Şeyler Hissediyorum!’

Annelerin pek çoğu doğumu takip eden birkaç gün ya da hafta boyunca süren ve “bebek hüznü” olarak adlandırılan bir dönem yaşayabilir. Genellikle kaynağı belirsiz bir endişe ve kaygı ile ortaya çıkar. Anne olmak gibi keyifli bir dönemi yaşadığı halde, nedenini izah edemediği bir hüzün hakim olur yüreğine. Durup dururken ağlayası geliverir (çoğunlukla sevinç gözyaşları ile karıştırılır bu hal), bitkindir ve kendisini yetersiz hisseder. Adeta buluttan nem kapacak derecede alınganlık ve sinirlilik gösterebilir. Çokça baş ağrılarından şikâyet eder.
Annenin iyi dinlenmesi ve çevreden uygun desteğin sağlanması ile kendiliğinden gerileyen ve düzelen bir durumdur bu. Haftalar geçmesine karşın şikâyetlerde bir azalma olmaması, yenilerinin eklenmesi ve hayatın giderek daha zorlaşması durumunda ise akla Gebelik Sonrası Depresyonunu getirmek gerekir.
Ağlamaklı hal yerini ağlama nöbetlerine bırakabilir. Uyku sorunları yaşayan ve düşüncesini yoğunlaştırmada güçlük çeken anne ağır duygusal dalgalanmalar yaşamaya başlar. Bebeğine aşırı bir ilgi gösterebileceği gibi tamamen ilgisiz de kalabilir. Bebeğine karşı hissettiği olumsuz düşünceler zamanla şiddetini arttıran bir suçluluk duygusuna dönüşebilir. Yapmak istemedikleri ile sorumluluk bilincinin çatışması bu duyguyu daha da körükler. Daha önce yapmaktan keyif aldığı işler anlamsızlaşır, durum aile ve arkadaşlardan kendini izole etmeye kadar varabilir.
Kalp çarpıntısı, halsizlik, kötü bir şey olacakmış hissi ile ortaya çıkan panik atak nöbetleri de Gebelik Sonrası Depresyonunda görülebilen belirtilerdendir. İntihar düşüncesi ise nadiren de olsa ortaya çıkan ciddi bir durumdur.

‘Depresyonda mıyım?’

Peki, tüm bu sayılanların kısmen ya da tamamıyla yaşanıyor olması annede Gebelik Sonrası Depresyonu olduğu anlamına gelir mi? Doğumu takip eden dönemde normal olarak yaşanan duygusal değişikliklerle aradaki ayrımı yapabilmek için, bu şikayetlerin varlığı kadar sıklığı, yoğunluğu ve süresi de önem kazanır.
Bir örnek vermek gerekirse, pek çok anne hüzünlenip ağlayabilir ya da yorgunluk nedeniyle uykusuzluk çekebilir ama eğer günlerce ve günün tamamında devam eden ağlama nöbetleriniz varsa, bebeğiniz uyuyorken bile dinlenme fırsatını kullanıp uyuyamıyorsanız, bir hekime başvurma zamanınız gelmiş demektir.

‘Keşke Güçlü Bir Kişiliğim Olsaydı’

Yapılan araştırmalar, Gebelik Sonrası Depresyonu gelişiminde karakter özelliklerinin tek başına ve baskın nitelikte bir faktör olmadığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla, çevrenin ya da annenin kendisini bu şekilde suçlamasını haklı kılacak hiçbir gerekçe bulunmamaktadır. Doğum ile ortaya çıkan duygusal ve hormonal dönüşümlerle birlikte meydana gelen yaşam tarzı değişikliklerinin tümü ortak bir zemin hazırlıyor.
Doğumu takiben, kadınlık ve gebelik hormonları (östrojen ve progesteron) keskin bir düşüş gösterir. Ayrıca tiroid hormonlarında da farklılıklar olur. Kan basıncı, bağışıklık sistemi ve metabolizma dengelerinde oynama meydana gelir.
Hepimiz aşırı yorgun olduğumuz dönemlerde basit, küçük sorunlarla bile baş etmekte güçlükler yaşarız. Annenin bebekle başladığı yeni birliktelik ise oldukça yorucu ve yıpratıcı bir süreçtir. Annenin öz bakımına ve ilgi alanlarına ayırdığı zamanın azalması (belki tamamen tükenmesi), hayat üzerindeki kontrolünü kaybettiği duygusunun ağırlık kazanması depresyona giden yolda birer kilometre taşıdır.
Bebeğin emzirilmesinde yaşanacak sıkıntılar, kardeşlerin kıskançlık göstermesi, ekonomik problemler, eşin ve diğer aile fertlerinin gerekli desteği yeterince vermemesi ve anlayışsız yaklaşımları da hesaba kattığınızda, altta yatan sebepler konusunda yeterli bir kanaate ulaşılmış olur.

‘Risk Taşıyor muyum?’

Gebelik ilk olsun ya da olmasın, risk açısından bir farklılık bulunmaz. Ayrıca önceki doğumlarınızda depresyon yaşamamış olmanız sonrakiler için ne yazık ki bir garanti oluşturmuyor.
Ancak, eğer siz veya ailenizden birisi daha önceki bir zaman diliminde depresyon geçirmişse, gebelik döneminde ciddi bir duygusal stres (hastalık, erken doğum, zor doğum vb.) yaşamışsanız, gebelik beklenmeyen ya da istenmeyen bir gebelik ise, evlilikle ilgili sorunlar yaşanıyorsa ya da daha önce benzer biçimde Gebelik Sonrası Depresyonu geçirmişseniz, riskin çok daha yüksek olduğunu söylemek mümkün.

‘Sabırla Bunun da Üstesinden Gelirim!’

Elbette sabır pek çok sorunun çözümünde önemli bir anahtar. Ancak çözümü zamana bırakan bir sabırla yaklaşmak durumu içinden çıkılmaz bir hale dönüştürebilir. Eğer yukarıda sözünü ettiğimiz depresyon bulguları varsa, profesyonel yardım almak gerekecektir. Tıbbî tedavi sürecine katkıda bulunmak üzere hastaya düşen bazı görevler de var tabii.
Gebelik Sonrası Depresyonlu olmak demek, kötü bir anne olduğunuz ya da bebeğinizi sevmediğiniz anlamına gelmez. Dolayısıyla kendinize kötü davranmayın ve bundan dolayı suçluluk hissetmeyin. Öncelikle siz zinde ve dinlenmiş olun ki bebeğinize daha iyi bakabilesiniz. Eşinizden, yakın akrabalarınızdan ve arkadaşlarınızdan yardım isteme konusunda açık olun. Bu, işleri daha da kolaylaştıracaktır.
Dış ortamlara çıkma, bebeğinizle gezme, farklı ortamlara girme fırsatları oluşturun. Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme de oldukça yararlı sonuçlar doğurur. Öz bakımınıza en az doğum öncesi kadar dikkat edin. Dinlenme imkanlarını kaçırmayın. İyi bir uyku pek çok sorunu baş edilebilir kılar. Sizi veya bebeğinizi uykudan uyandıracak, istirahatinizi yarıda kesecek durumlara baştan çözüm üretebilir, telefon ve kapı zillerine önlem alabilirsiniz.

‘İlaç Bebeğime Zarar Verir mi?’

Tedavide etkinliği kanıtlanmış bir yöntem olarak antidepresan ilaçların kullanımı mutlak surette bir uzman hekim kontrolünde gerçekleştirilmelidir. Bu tür ilaçların hemen tamamı emziren annelerde süte geçer. Bebek üzerine çok sınırlı etkisi bulunan bazı ilaçlar yine hekim kontrolünde olmak kaydıyla kullanılabilir. İlaç tedavisinin yanı sıra psikiyatrik görüşmeler ile sorunlarla daha iyi baş edebilme ve gerçekçi hedefler oluşturma konularında yol alınabilir.
Sağlıklı, güzel günler dileğiyle.


Kategoriler

- evlilik - Saglik - çocuk - Cocuk Psikolojisi - Duygu ve Düsünce Yazilari - kadın - sağlık - Bebek ve Cocuk Sagligi - SEVGİ - Rasûlüllah - aile - mutluluk - Cocuk Gelisimi - anne - Sevgi - Diyet - çocuk gelişimi - Dekorasyon - Gebelik - hastalik - bebek - diyet - Hastaliklar - evlilik - kanser - Şifalı Bitkiler - erkek - cocuk egitimi - çocuk hastalıkları - Cilt Bakimi - Aşk - Gülay Atasoy - güzellik - Güzellik - Peygamber - kalp - baba - beslenme - hayat - aşk - Kadin Hastaliklari - Mutfak - müslüman - Islam ve Kadin - Senai Demirci - Şiir - tedavi - Alternatif Tib - Mehtap Kayaoğlu - dua

MollaCami.Com