Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim
Ukbe İbn Ebî Muayt´ın Kızı Ummu Kulsum (radiyallahu anha)
Tek başına Allah´a ve Rasûlüne hicret için evinden kaçan muhacir sahâbî Ummu Kulsum (r. anhâ)...
Ümmü Külsüm; Peygamberimizin, Mekke´deki azılı düşmanlarından Ukbe b. Ebî Muayt´ın kızıdır.
Ümmü Külsüm´ün annesi, Ervâ bint-i Küreyz´dİr. Ervâ, Hz. m da, annesi idi.
Ümmü Külsüm, Meke´de Müslüman olmuş ve Peygamberimize bey´at etmişti.
Ana baba ocağından, Müslüman ve muhacir olarak Allah yoluna çıkıp giden Ümmü Külsüm´den başka Kureyşî bir kadın yoktur.
Ümmü Külsüm der kî «Ten´im veya Hashas nahiyesinde kendimize aid olup ev halkımızdan bazısının oturduğu kıra sık sık gider, ı üç dört gün kalır ve ev halkımın yanına dönerdim.
Ev halkım, benim oraya gidişimi, İstememezfik etmezler, yadırgamazlardı.
Nihayet, oraya gidip gelmeyi sıklaştırdım.
Bir gün, her zaman gitmekte olduğum kıra gitmek istiyormuş gibi Mekke´den çıkıp gittim. Yolun, en son noktasına vardığım zaman, Hu-zâalardan bir adam, bana Sen, nereye gitmek istiyorsun?) diye sordu.
Ben de, ona Bir hacetim var, sana sorabilir miyim? Sen, kimsin?) dedim.
(Ben, Huzâaiardan bîr adamım!) dedi, Huzâa adını anınca, ona İçim ısındı.
Çünki, Huzâalar, ResûluElâh Aleyhisselâm´ın muahedesine katılmışlardı.
Ona (Ben, Kureyşîlerden bir kadın´ım. Resûlullâh´ırî yanına gitmek istiyorum. Fakat, yolu bilmiyorum!) dedi.
Bunun üzerine Huzâî (Biz, gece ve gündüz gidilecek yolları iyi bilen kimseleriz.
Seni, Medine´ye eriştirinceye kadar, ben, sana yoldaş olurum!) dedi. Sonra, bana, bir deve getirdi. Ona bindim.
Devemin yularını tutup yola .girdi.
Vallahi, adamcağız, benimle tek kelime daha konuşmadı.
Deveyi ıhdırınca, hemen yanımdan uzaklaşıyor, deveden indiğimde gelip deveyi ağaca, bağladıktan sonra ağaçlar arasına çekiliyor, gidileceği ve deve açlıktan böğürdüğü zaman, onun yanına gelip bana arkasını dönüyor ve deveye bindiğimde devenin yularını tutup ininceye kadar, arkasına bakmadan gidiyordu. Böyle yapmkatan geri durmadı.
Nihayet, Medine´ye geldik.
Allah, o yoldaşı, hayırla mükâfatlandırsın!
Huzâa kabilesi, ne güzel kabiledir!
Peygamber Aleyhisselâm´ın zevcesi Ümmü Seleme´nin yanına vardım.
Yüzüm, örtülü olduğu için, beni tanıyamadı. Kim olduğumu,söyleyip yüzümü açınca beni bırakmadı.
(Sen, Allah´a ve Resulüne hicret mi ettin?) diye sordu.
(Evet!) dedim ve ilâve ettim: (Resûluilâh Aieyhisselâm erkeklerden. Ebû Gendel b. Süheyl* ile Ebû Basîri müşriklere geri gönderdiği gibi, benî de, gönderir diye korkuyorum.)
(Ey Ümmü Seleme! Erkeklerin hali, kadınların hali gibi değildir!
Mekkelilerin yanlarından ayrıldığım günden bu yana sekiz gün geçmiş, dönüşüm, bulunmayışım uzamıştır.
Şimdi, onlar, nerede kaybolduğumu konuşacaklar, sonra da, beni arayacaklar, bulamayınca da, bana doğru geleceklerdir.) dedim.:
Ümmü Külsüm, Hz. Ümmü Seleme´nin evinde bulunduğu sırada, peygamberimiz, oraya geldi.
Hz. Ümmü Seleme, Ümmü Külsüm´ün işini Peygamberimize haber verdi,
Peygamberimiz, Ümmü Külsüm´a «Hoş geldin!» dedi.
Ümmü Külsüm «Yâ Resûlallâh! Ben, dinim uğrunda Senin yanına kaçıp geldim. Beni, koru! Müşriklere, geri çevirme!
Beni, kâfirlere geri çevirirsen, onlar, bana işkence yaparlar ve benî dinimden döndürmeğe uğraşırlar!.
Ben, işkenceye dayanamam. Ben, nihayet, bir kadınım. İyi bilirsin ki, kadınların hali, zaitlerin haline varır.
Müşriklere, iki kişiyi iade ettiğini ve onlardan birisinin kendisini koruduğunu gördüm. Fakat, ben, nihayet, bir kadınım!» dedi.
Peygamberimiz «Muhakkak ki: yüce Allah, kadınlar hakkındaki ahdi bozar, hükümsüz bırakır!» buyurdu.
Bunun üzerine, inen âyette şöyle buyuruldu:
«Ey iman edenler! Size, mü´min kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman, onların gerçekten iman edip etmediklerini deneyiniz.
Allah, onların imanlarını çok iyi bilendir. Fakat, siz onların mü´min kadınlar olduklarını bilgi edinirseniz, artık onları, kafirlere geri çevirmeyiniz.
Bunlar, onlara helâl değildir. Onlar da, bunlara helâl olamazlar.
Kâfir olan kocalarının bu kadınlara sarf ettikleri mehri onlara (kâfirlere) veriniz. Mehrleri verdiğiniz takdirde, onları, sizin almanızda size bir günah yoktur.
Artık, kâfir olan kadınlarınızı da, nikâhınız altında tutmayınız. Sarf ettiğiniz mehri isteyiniz. Kâfirler de, size hicret eden mü´min kadınlar; harcadıkları mehri istesinler.
Bu Allah´ın hükmüdür. Aranızda, O, hükmeder. Allah, her şeyi hakkıyle bilen ve her yaptığını yerli yerince yapandır[1]
Bunun üzerine, Peygamberimiz, müşriklerin arasından kaçıp gelen Müslüman erkekleri geri çevirdiği halde, kadınları geri çevirmedi.
Bir sabah; Ümmü Külsüm´ün kardeşleri Velid b. Ukbe ile Umâre b. Ukbe, Medine´ye, Peygamberimizin yanına geldiler.
«Yâ Muhammedi Muahedemizde, bizden yanına gelenleri bize iade hususunda koşmuş olduğumuz şartımızı yerine getir!» dediler, Ummu Külsüm´ü alıp götürmek istediler.
(Hudeybiye barışının şöyle bir şartı vardı: Kureyş´ten Rasûlüflah´a [S.A.V) birisi gelir ve o müslüman olursa, Rasûlüllah (S.A.V) onu geri verecekti. Müslümanlardan birisi Kureyş´e gelirse, Kureyş onu Rasû-İüilah´a vermeyecekti).
Peygamberimiz «Muahededeki o şartın hükmünü, Allah, kadınlar hakkında bozdu, ortadan kaldırdı!» buyurdu. Ümmü Külsüm´ü, onlara teslim etmeğe yanaşmadı.
Veiid´le Umâre de Mekke´ye döndüler. Durumu, Kureyş müşriklerine bildirdiler.
Müşrikler, bu hususta başkaca bir kimse göndermediler. Kadınların Medine´de kalmasına, geri çevirilmemesine, ister istemez razı oldular. Rasûlüllah (S.A.V) onu ve ondan sonraki kadınları deneyip şöyle söyledi :
? Sizi evlenme, ve mal arzusu değil de Allah´ın Rasûlünün islâm sevgisi mi çıkardı?» Bu söze olumlu cevap verenler ailelerine geri verilmediler...
Mekke´den Medine´ye hicret eden kadınlar,.bu husustaki âyet gereğince «Vallahi, biz, ancak, Allah´a, Resulüne ve İslâmiyete olan sevgimizden dolayı çıkıp geldik.
Yoksa, ne koca, ne de mal için gelmedik!» diyorlardı. Böyle söyledikleri zaman Medine´de bırakılıyor, tutuluyor, ev halklarına iade
edilmiyorlardı.
Böyle, Meke´den sırf Allah ve Resûlullâh için Medine´ye hicret ettiklerine yemin edenlerin mehrleri kocalarına iade ediliyordu.
Eğer, gelenler, muâhedelilerden değil iseler, onlara, ne yemin ettiriliyor, ne de, onların mehirleri iade ediliyordu.
Mümtehine sûresinin inen onuncu âyeti gereğince, Hz. Ömer, o zamana kadar nikâhı altında bulunup Mekke´de oturan ve Müslüman olarak Medine´ye gelmeyen Kureybe bint-i Ebî Ümeyye ile Ümmü Kül-süm bint-i Cervel´i boşadı.
Boşandıktan sonra Kureybe´yi Muaviye b. Ebî Süfyan, Ümmü Külsüm´ü de, Ebû Cehm b. Huzeyfe zevceliğe aldı.
lyaz b. Ganm-ül-F.ıhrî de, nikâhı altında bulunan Ümmü Hakîm bint-i Ebî Süfyan´ı boşadı.
Boşandıktan sonra, Ümmü Hakem´i, Abdullah b. Osman-ül-Sakafî zevceliğe aldı.
Ümmü Hakem, Mekke´nin fethinde Müslüman oldu.
Ümmü Külsum, Medine´ye hicret edip gelince, Zübeyr b. Avvam, Zeyd b. Harise ve Abdurrahman b. Avf, ona talip oldular.
Ümmü Külsüm, bir anneden doğma kardeşi olan Hz. Osman´a danıştı. Hz, Osman da, bunu, Peygamberimize gidip danışmasını işaret etti. Bunun üzerine, Ümmü Külsum, Peygamberimize gelip sordu.
Peygamberimiz de, Zeyd b. Harise ile evlendi. Zeyd´den, Zeyd ve Rukayye isimlerinde bir oğlanla bir kızı oldu.
Zeyd, Mûte savaşında şehîd olunca, onunla Zubeyr İbnu´l-Avvam evlendi..
Ummu Külsum´un ez-Zubeyr´Ie evliliğinden Zeyneb isimli çocuğu doğdu. Sonra ez-Zubeyr ondan ayrıldı.
Rasûlüllah (S.A.V) ona şöyle dedi:
? Müslümanların efendisi Abdurrahman İbn Avf´la evlen.
Ummu Külsum, Abdurrahman İbn Avf´la evlendi. Abdurrahman´la olan evliliğinden İbrahim ve Hamîd´i doğurdu. Abdurrahman ölünce Amr İbnu´I-As´la evlendi. Amr´la bir ay evli kaldıktan sonra öldü. [2]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kur´anı Kerîm, Mümtehine Sûresi. 10.
[2] Abdulaziz eş-Şennavi, Sahabe Hayatından Tablolar (Hanım Sahabiler), Uysal Kitabevi: 439-443.