Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim
Çocuklarınıza 'Ben senin yaşındayken' diye başlayan cümleler kurmayın...
Anne-babalar çocuklarını genelde "Ben senin yaşındayken..." diye başlayan cümlelerle baskı altına almaya ya da öğüt vermeye çalışır. Halbuki bu tür yaklaşım faydadan çok zarar verir. Bu tür konuşmaların altında daha çok ebeveyn-çocuk anlaşmazlığı yatmaktadır.
İletişim, insanların birbirini dinlemesi, birbirleri ile konuşması ve birbirlerini anlamaya çalışmasıdır. Çocukla ilk iletişime girecek olan anne ve baba, çocuğuna bir model oluşturarak yaşam boyunca çocuğuyla bir paylaşım, bir etkileşim içinde olacaktır. Çocuğun kendi ayaklarının üstüne durabilmesi kendisi ve çevresi ile barışık olabilmesi, kendisini düzgün ifade edebilmesi ailesinin vereceği eğitime ve ailesi ile kuracağı sağlıklı bir iletişime bağlıdır.
Her aile içinde iletişim adına problemler olması kadar doğal bir şey yoktur. Önemli olan, problemlerin giderilmesinde anne-baba ve çocuğun da kaybetmeyeceği çözüm yolları bulunmasıdır.
Anne ve babaların çocukları ile konuşmalarındaki "Ben senin yaşında iken..." cümlesi ile başlayıp devam edegelen "Biz gençken çok çalışırdık", "Ben senin yaşında iken babamızın yanında konuşamazdık", "Ben senin yaşında iken dershaneye gidemezdik" vb. diyaloglar çokça yer almaktadır. "Ben senin yaşında iken..." cümlesi ile başlayan konuşmaların temelinde sosyal ve kültürel alanlardaki hızlı değişim sürecine bağlı olarak ebeveyn ile çocuk arasında kuşak farkı olgusunun oluşturduğu anlaşmazlık yatmaktadır.
Anne ve babanın "ben senin yaşında iken" veya "ben gençken diye" başladığı cümlelerin sonunda, çocuğundan "Başbakan da sizinle aynı yaşta değil mi?" gibi cevaplar alması olağandır. Bu ifadeler ile karşılıklı zıtlaşmaya, beraberinde de aile içinde yanlış anlama ve anlaşılmalara sebebiyet vermektedir.
Anne-baba-çocuk çatışmasını önlemek için ne yapmalı?
Çocukların anne ve babalarını anlamaya çalışmasından çok, anne ve babaların çocuklarını anlamaya çalışması daha olumlu sonuçlar verecektir.
Oluşabilecek kuşak çatışmasının en büyük sebebinin diyalogsuzluk olduğu unutulmamalıdır. Diyalog, çocuklarınızla yalnızca problem olduğunda gerçekleşmemeli, hayatınızın her zamanını kapsamalı.
Çocuklarınızla olan diyaloglarınızda sevgi ve saygı esas alınmalı.
Çocuğunuzun tutum ve davranışlarına biçim ve yön verirken, 'benim gençliğimde' diye başlayan konuşma ve öğütlerden kaçının. Unutmayın ki sizin gençliğiniz ile çocuğunuzun bulunduğu zaman diliminde yaklaşık 20-30 yıl gibi bir zaman farkı var. Ne kadar geçmişe bakılarak imkânlar ve fırsatlar artmış gibi görünse de anne ve babanın döneminde motivasyonu bozabilecek etkenlerin yanında şimdilerde çocuğun motivasyonunu bozabilecek etkenlerde de (televizyon, bilgisayar internet vb.) artış olmuştur.
Çocuğunuza bol öğüt verme yerine, davranışlarınızla örnek olmaya çalışın. Tabii ki anne ve babaların yaşantılarına dair tecrübeleri olacaktır ve bu tecrübelerin gençlere çok büyük kazanımlar da sağlayacağı inkâr edilemez. Bu kazanımların aktarımında anne ve baba çocukları ile zıtlaşmadan iyi bir diyalogla kendilerini bir cazibe haline getirerek çocuklarına tecrübelerinin aktarımını yapabilirler.
Şenol YİĞİT