Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim

Güzel Güzel Kanser Olmayın!

Güzel “görünmek” uğruna suratınıza kömür katranı, benzen, formaldehit gibi zehirleri özenle sürdüğünüzün farkında mısınız? İçeriğinde yüzlerce kimyasal bulunduran kozmetik malzemeler kanser, üreme hastalıkları, deri rahatsızlıkları gibi birçok ciddi tahribata neden oluyor. Çözüm ise doğal ürünlerde.

Halk şiirindeki ay yüzlü, keman kaşlı, ok kirpikli, elma yanaklı güzellere benzemiyorsanız dert edinmeyin, kozmetik dünyası emrinize amade! Kozmetik hayatınıza gerçekten de renk katacak: Al yanaklar,ok kirpikler, alerji,astım, kanser..

Aslında kozmetik asrımıza has bir merakın sonucu değil. Macerası hayli gerilere dayanıyor. Ama seyri esnasında kimi zaman ters yollara sapıyor ve müşterisini sağlığından da edebiliyor.

12 bin yıllık kozmetik tarihi
Kozmetik Yunanca süs, düzen gibi anlamlarda kullanılmış olan cosmos sözcüğünden türemiş bir kelime olarak biliniyor. Kozmetikler hakkındaki kaynaklar MÖ 10.000 yılına kadar uzanıyor. MÖ 3000 yıllarında ise Mezopotamya ve Mısır metinleri bu konuda bize geniş bilgi veriyor. Boyalar ve doğal boyama teknikleri, çoğunlukla tören için ve dinî sebeplere dayanıyordu. İranlılar dâhil olmak üzere o çağların zengin insanları yüzlerinde mineral maskeleri ve banyolarında bitki esansları kullanırdı. O dönemde vücudu boyama hem bir çeşit süslenme hem de sihirlerden korunma şekli idi.

Yeni ve daha etkili kozmetik ürünlerine duyulan istek geliştikçe, kullanılan tehlikeli veya öldürücü malzemelerin sayısında da belirgin bir artış görüldü. İşin çığırından çıkmaya başladığı noktaya 17. yüzyılın sonunda gelindi. O dönemde gerçekte kırmızı cıva sülfürü olan Fucus kırmızısı dudak boyası olarak, sülfürik asit olan vitriol yağı ise saçları ağartmak için kullanılmıştı. Kozmetik kullanımındaki asıl “gelişme” ise 18. yy Avrupa'sında özellikle de her iki cinsin tamamen yapay bir görünüme ulaşmaya çalıştıkları İngiltere ve Fransa'da meydana geldi.

“Güzel” olmanın bedeli ağır
Makyajın her zaman toplum içinde kabul gördüğünü söylemek mümkün değil. Dudak boyasının bir ismi ‘lal’, bir diğeri ruj. İngiltere Kraliçesi Victoria’ya göre ise “kabalık”! 1770 yılında İngiliz Parlamentosu "kozmetik ürünleri kullananları büyücü ilan edip yargılayacağını" bildiren bir yasa çıkartmıştı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, sinemanın da etkisiyle ruj ve diğer makyaj malzemeleri saygınlık kazanmaya başladı. Ancak makyaj malzemeleri değer kazanırken, sağlık her geçen gün değerinden bir şeyler yitirdi. Güzel ve sağlıklı görünmek (olmak değil!) karşılığında insanların sağlığını almaya başladı.

Kozmetikler, insanların günlük bakım alışkanlıklarında önemli bir yer tutuyor. Üstelik bugün kozmetik dediğimiz başlık, eski dönemde olduğu gibi sadece birkaç tabii boyayı değil çok geniş bir alanı kapsıyor. Kokular, deodorantlar, sabunlar, şampuanlar, diş macunları, saç bakım malzemeleri, krem ve benzeri maddeler hep bu alanın ürünleridir.
İnsanların çoğunluğu, bu ürünlerden kaynaklanan çok az problemle karşılaştığını düşünüyor, ama dermatologlar bu fikre katılmıyorlar. Bazı problemler, ilk birkaç kullanımdan sonra oluşabildiği halde, kullanımdan yıllar sonra da ortaya çıkabiliyor. Bu sebeple, insanların çoğu problemin hangi üründen oluştuğunu bilmekte zorlanıyor.

Suratınıza kömür katranı sürmeyin
İngiliz uzmanlar, makyaj malzemelerinin, saç boyalarının, şampuan ve parfümlerin içindeki kimyasalların deriden kana geçip tüm hücrelere ulaştığını ve yıllar sonra kansere sebep olduğunu belirtiyorlar. İngiltere’nin önemli hastanelerinden Breakspear Hospital’ın uzmanları Dr. Samuel Epstein ile Kim Erickson’un araştırmalarına göre şu anda dünyada kullanılan tüm makyaj malzemeleri, şampuan ve saç spreyleri tehlikeli oranda kanser oluşturma riski taşıyor.
Araştırmaya göre, makyaj malzemesinde bulunan kömür katranı, fenilediamin, benzen, formaldehit gibi kimyasallar uzun yıllar kullanıldıkları zaman kansere yol açıyor. ABD’de kozmetikler üzerinde çalışan bir enstitünün 3000’e yakın kozmetikte kullanılan katkı maddeleri üzerinde yaptığı araştırmaya göre:

• 884’ünün zehirleme yaptığı,
• 146’sının tümör oluşturduğu,
• 218’inin üreme bozukluğuna sebep olduğu,
• 314’ünün mutasyona sebep olduğu,
• 376’sının da deri ve göz rahatsızlıklarına sebep olduğu ortaya çıktı.

Yine ABD’de yapılan klinik çalışmalarda, saç boyası, şampuan, parfüm gibi kozmetik ürünleri yoğun bir şekilde kullanan kadınların 10 yıl gibi bir zaman sürecinin sonunda mesane, meme kanseri ve lösemiye yakalanma riski, bu maddeleri kullanmayan kadınlara kıyasla % 70 daha fazla olduğu ortaya çıktı.
Cilde sürülen kremler, saç için kullanılan boyalar ve çeşitli saç spreyleri, rujlar, pudralar, kirpik ve kaşlar için kullanılan rimeller, maskaralar, göz çevresine sürülen fondötenler, saç ve vücut temizliği için kullanılan şampuanlar, parfümler ve sprey şeklindeki kokular gerek ciltten emilerek, gerek solunum yolu ile vücut bünyesine giriyorlar. Sonrasında kana karışarak içlerindeki zararlı maddelerle vücutta ciddi tahribatlar meydana getirebiliyorlar.

Asıl problem yapaylık
Aslında yaşanan bütün sıkıntı doğal olandan kopuşla ilgili. Hayatımıza giren her yapay unsur bizi sıkıntıya sokuyor. Buna kozmetik ürünler de dâhil. Sentetik katkı maddeleri kozmetik ürün kullanıcılarına ağır bir bedel ödetiyor. Bu da bazı konularda geç de kalınmış olsa günümüz insanını daha sağlıklı olanı bulmaya, daha iyisini yapmaya yöneltiyor. Bu çerçevede insan sağlığına ve çevreye dost organik ürünler tüm dünyada büyük ilgi görüyor.

Artık kozmetik, tekstil, mobilya gibi sektörlerde de organik ürünler üretiliyor. Rujdan, allık ve göz kalemine, gündüz ve gece kremleriyle ayak bakım setlerine kadar aranan pek çok şeyi bu yelpazede bulmak gelecek dönemler için umut verici görünüyor. Gelişmiş ülkelerde 1980'lerde uygulanmaya başlanan ve doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren organik tarım, kimyasal ilaç, hormon ve mineral gübre kullanımını yasaklayan bir üretim modeli. Organik tarımda genetiği değiştirilmiş organizmaların üretimine ya da girdi olarak kullanımına izin verilmiyor.

İçeriğinden emin olunsa bile uygulamaya özen gösterilmeli!
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz’a göre cilde sürülen krem, saç boyası, sprey, ruj, pudra, rimel, fondöten, saç ve vücut şampuanı, parfüm ve deodorant gibi kozmetik ürünlerinin içindeki maddeler hem ciltten emilerek hem de solunum yoluyla vücuda girerek sağlığımızı etkileyebiliyor.
Kozmetik ürünlerin başka bir kişiyle ortak kullanımının da yanlış olduğunu kaydeden Yorulmaz, kullanıldıktan sonra ürünlerin kapaklarının kapatılması gerektiğini ifade ederken, makyaj öncesi ve sonrası ellerin su ve sabunla çok iyi temizlenmesi gerektiğine de dikkati çekiyor

Güzellik kremi

Televizyon spikeri, kameraman arkadaşı ile geldiği süpermarkette canlı bir röportaj yapıyordu. Spiker, çevresindeki hanımları süzdükten sonra, elindeki mikrofonu genç bir kıza uzatarak:
”Sayın bayan” dedi. “Güzellik konusunda tarafsız bir araştırma yapıyoruz. Özellikle cilt güzelliğinizi neye borçlu olduğunuzu sorabilir miyim?”

Kız kot pantolonuna kadar sarkan saçlarını geriye atıp bakışlarını devirirken:
”Henüz yeteri kadar para kazanamadığım için cildime salatalık kabukları yapıştırıyorum” dedi. Arada bir de salatalık kremi kullanıyorum.
Spiker, genç bir kadına dönerek:
”Ya siz hanımefendi” diye sordu. “Sizin de cildiniz çok bakımlı görünüyor.”
Kadın, kendinden emin:
”Ben, pahalı bir cilt bakım setine sahibim” dedi. “Yüzümü düzenli olarak sabah-akşam kremleyip nemlendiririm.”
Orta yaşlı biri araya girerek:
”Vaktiyle ben de öyle yapmıştım kızım” dedi. “Ama cildimin nemi fazla kaçmış olmalı ki, 3-5 sene sonra ıslak çamaşır gibi aşağı sarktı.”
Spiker, kadının sözlerini geçiştirmek gayesiyle lafı kıvırtarak:
”İyi ama hanımefendi, cildiniz fena görünmüyor ki.”
Kadın, boynundaki fuları çözüp dikişleri gösterirken;
”Estetik ameliyat diye bir şey duymadın galiba” diye çıkıştı. “Cildimi gerdirmek için az mı bıçak altına yattım ben?”
Spiker, bir anda berbat olan röportajını nasıl noktalayacağını düşünürken, marketin raflarına mal dolduran yaşlı kadını fark etti.

Spiker, çalıştığı televizyona boy boy reklâm veren kozmetik firmalarını daha fazla kızdırmamak gayesiyle ister istemez o tarafa yönelerek:
”Teyzeciğim” dedi. “Cilt bakımı konusunda araştırma yapıyoruz. Siz, ilerlemiş yaşınıza rağmen bu kadar güzel kalan cildinize hangi kremi sürüyorsunuz?”
Yaşlı kadın, başörtüsünü biraz daha sıkarken, hafifçe gülümseyip:

”Ben yüzüme krem falan sürmem evlât” dedi. “Ama yüzümü seccadeye sürerim.”


Kategoriler

- evlilik - Saglik - çocuk - Cocuk Psikolojisi - Duygu ve Düsünce Yazilari - kadın - sağlık - Bebek ve Cocuk Sagligi - SEVGİ - Rasûlüllah - aile - mutluluk - Cocuk Gelisimi - anne - Sevgi - Diyet - çocuk gelişimi - Dekorasyon - Gebelik - hastalik - bebek - diyet - Hastaliklar - evlilik - kanser - Şifalı Bitkiler - erkek - cocuk egitimi - çocuk hastalıkları - Cilt Bakimi - Aşk - Gülay Atasoy - güzellik - Güzellik - Peygamber - kalp - baba - beslenme - hayat - aşk - Kadin Hastaliklari - Mutfak - müslüman - Islam ve Kadin - Senai Demirci - Şiir - tedavi - Alternatif Tib - Mehtap Kayaoğlu - dua

MollaCami.Com