Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim

Evlilikle ilgili yanlış inanışlar


Evliliğe dair yanlış inanışlar

Modern zamanlarda insan-insan ilişkilerinin ciddi boyutta yıpranması, evlilik bağlarını da gevşetti.

İnsanlar zor evlenebilir ama kolay boşanabilir hale geldiler. Neredeyse, boşanma son seçenek olmaktan çıkıp, evlilik sorunlarının çözüm "seçenek"lerinden biri haline gelmek üzere. Evlilikten vazgeçmeyi seçenek olarak gördükçe, çözüm seçeneklerine körleşiyoruz. Şimdi, yeniden inanalım ki, vazgeçmeye körleşip çözümlere odaklanalım.

Erkekler evlilikten daha kârlı çıkar. Yanlış! Bu yaygın inanışın aksine, son çalışmalar erkeğin ve kadının evlilikten farklı biçimlerde ama aşağı yukarı eşit miktarda yararlandıklarını gösteriyor. Evlilik hem erkek hem de kadın tarafına daha uzun, daha sağlıklı, daha refah, daha huzurlu bir hayat vaat ediyor. Bununla birlikte kadının ve erkeğin evlilikten kazançları farklı olabiliyor; erkek daha çok mutluluk ve sağlık ödülü alıyor, kadın daha çok ekonomik ve maddî faydalar kazanıyor.

Çocuk sahibi olmak çiftleri daha da yakınlaştırır, mutluluklarını artırır. Bu da tam olarak doğru değil! Yakınlık ve mutluluk çocuk sahibi olmaktan bağımsız olarak gelişir. Evlilikte ilişkinin yönü olumsuz yöndeyse, yeni bir bebek ilişkiyi olumsuz yöne doğru itebilir, makası daha da açabilir. İlk bebeğin gelişiyle birlikte, kadın "dişi" kimliğiyle kocasından uzaklaşır, daha çok "anne" kimliği ağır basmaya başlar. Kadın bu yeni "annelik" rolünü gayet kolayca benimser ve başarıyla sürdürür. Ancak erkek için bu durum her defasında bir sürprizdir; kolay adapte olamaz. Bu yüzden, yeterli yakınlığın kurulmadığı evliliklerde yeni durum gerilim ve çözülme doğurabilir. Çocuk mutluluğa mutluluk katabilir; ama mutsuzluğu mutluluk yapmaya yetmeyebilir. Bununla birlikte, çocuklu ailelerin boşanma oranlarının çocuksuzlara göre daha düşük olduğu da bilinmelidir.

Mutlu bir evliliğin anahtarı iyi bir şans ve büyük bir aşktır. Allah'tan öyle değil! Mutlu bir evliliğin şartı sadece şans ve aşk olsaydı, her birimiz evlenerek "ya hep ya hiç" kumarına razı olmuş olurduk. Bir evliliğin gidişatını "doğru" adamı ya da kadını bulmaya endekslemek doğru değildir. Üstelik bu durumda "doğru" adam ya da kadın olmak için kendimize bir vazife çıkarmamış oluruz. Evlilik içinde ilişkinin gelişmesini sağlamaya yönelik kararlılık ve yakınlık gösterilmezse, "doğru" adamın ya da kadının bile "yanlış"laşması kaçınılmazdır. Mutlu olmak isteyen eşler, evliliklerini henüz bitirilmemiş bir iş, son şekli verilmemiş bir heykel gibi görmelidirler. Birbirlerini büyük bir şansla bulmuş eşlerin birbirlerine büyük aşk duymaları, birbirlerini mutlu etmeye yetmiyor. Mutluluk, ne sadece şansa bırakılacak anlık bir durumdur ne de sadece aşka bırakılacak kolay bir sonuçtur. Süreklilik için kararlılık ister, gelişmek için özel yöntemler ister.

Evlenmeden önce "flört" eden çiftler daha huzurlu ve sağlam bir evlilik kurarlar. Tam tersi doğru! Çok sayıda sosyolojik çalışma, evlilik öncesinde birlikte olan çiftlerin ilişkilerinin daha kırılgan olduğunu, boşanma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Birbirleriyle daha önce yüz göz olmuş çiftlerin sorun çıktığında evlilik akitlerinden dönmesi daha kolay oluyor, çünkü birbirlerine daha az katlanıyorlar, fedakârlıkta daha cimri duruyorlar. Son çalışmalardan birinde (AFAJournal, Şubat 2004) "öteden beri birlikte olan çiftler, çatışmaları çözme ve destek olma yaklaşımları sergileme konusunda daha az motivedir" sonucuna varılıyor.

Evlilik "eskidikçe" boşanma ihtimali artar. Hiç de öyle değil! Boşanmaların yarısına yakını evliliğin ilk yedi yılı içinde gerçekleşiyor. Yani, yeterince "eskitilemeyen" evlilikler tehlikede görünüyor.

Evlilik, kadının erkek saldırganlığına maruz kalma ihtimalini artırır. Doğru değil! Aksine evlilik-dışı ilişkilerde kadınlar daha çok saldırganlığa maruz kalıyor.

Evlilik cinsel heyecanı azaltır, cinselliği köreltir. Bu inanışı da unutun! Evlilikte, cinsellik tensel boyutlardan ruhsal boyutlara da taşınıyor. Evliler, karşılıklı güven içinde, cinsellikten hem fiziksel olarak hem duygusal olarak daha çok doyum alıyorlar. Cinselliği evlilik dışında sürdürmeyi göze alan erkek ve kadınlar, zaten evliliği de cinselliğe endeksledikleri için, evlenseler bile cinselliğin duygusal boyutlarına erişmekte zorlanırlar. Evlilikteki cinsel mutluluğun temeli, duygusal birlikteliğe ve paylaşıma önem ve öncelik vermek, cinsel hazzı evliliğin sonuçlarından biri olarak görmektir. Çiftler evliliği sadece cinsel hazzın aracı olarak görüyorlarsa, evlilik sırasında cinsel mutluluğa erişememeleri, evliliğin değil, kendi bakışlarının sonucudur. Rahatlıkla anlaşılabileceği gibi, cinsel mutluluk da kolayca gelişen bir şey değil; birlikte emek verilerek geliştirilmesi gereken, ince işçilik isteyen bir inşâ sürecidir.

SENAİ DEMİRCİ


Kategoriler

- evlilik - Saglik - çocuk - Cocuk Psikolojisi - Duygu ve Düsünce Yazilari - kadın - sağlık - Bebek ve Cocuk Sagligi - SEVGİ - Rasûlüllah - aile - mutluluk - Cocuk Gelisimi - anne - Sevgi - Diyet - çocuk gelişimi - Dekorasyon - Gebelik - hastalik - bebek - diyet - Hastaliklar - evlilik - kanser - Şifalı Bitkiler - erkek - cocuk egitimi - çocuk hastalıkları - Cilt Bakimi - Aşk - Gülay Atasoy - güzellik - Güzellik - Peygamber - kalp - baba - beslenme - hayat - aşk - Kadin Hastaliklari - Mutfak - müslüman - Islam ve Kadin - Senai Demirci - Şiir - tedavi - Alternatif Tib - Mehtap Kayaoğlu - dua

MollaCami.Com