Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim

Hangisi daha önemli?

İnsanların birbirine tahammüllerinin bitmeye başladığı bir hayata adım atıyoruz yavaş yavaş. Hatta belki de hızla. Değişen ne, farklılaşan ne diye baktığımızda görüyoruz ki, insanların “ihtiyaçları”nın boyutu değişmeye başladı.

İnsan davranışlarının temelinde “ihtiyaçlar”ı yatar sevgili okurlar.

“İhtiyaç”lar, insanları “davranış”a yönlendirir.

Hangi ihtiyacımız değişti ki, bizler kibar olmaktan vazgeçip, haklı olduğumuzu ispatlamak için birbirimizi incitmeye başlar olduk…!


İçinde bulunduğumuz hayat değişti. Yaşam şartları değişti. Sosyalleşme sürecimizdeki ilkeler, doğrular ve idealler değişti. Öyle çok şey değişti ki, sonunda en “insan olan yanlarımız” avuçlarımızın içinden kayıp gitmeye başladı… ve bizler hiçbir şey yapmadan izlemek zorundakaldık.

Önceden eve gelen misafir çocuk, evladımızın elinden oyuncağını aldığında evde kıyamet kopmazdı. Yavrularımız travma yaşamazlardı. Şimdi çocuklar bir oyuncak için travma yaşayabiliyorlar. Oysa hatırlıyorum bizim evde benzer bir manzara olduğunda annem tüm sevgi dolu sıcaklığıyla bize hızla sarılır, sesindeki yumuşacık tonla: “Aaa… siz ev sahibisiniz… onlar zaten birazdan gidecekler… siz daha sonra oynarsınız… şimdi kardeş oynasın oldu mu benim kibar yavrularım…” derdi.

…işte o anlar, kibar olmanın, haklı olmaktan daha önemli olduğunu öğrendiğimiz zamanlardı. Şimdi sanırım çocuklarımıza kibar olmanın, haklı olmaktan daha önemli olduğunu anlatmayı unutur olduk.

“Seninse çekip alacaksın…!

Kimsede hakkını bırakmayacaksın…!

Ağlıyorsa ağlasın… sana ne… ben çok para verdim… annesi de
ona alsın…” vs. şeklindeki yaklaşımlar artmaya başladı.


Geçmiş yaşantılarımıza baktığımızda davranışlarımızın temelinde yatan ihtiyaçlarımızı sorguladığımızda “insan” odaklı malzemelerle karşılaşıyoruz sevgili okurlar. İnsan değerliydi… insan önemliydi… ve bizim nazik/kibar olmamız önemliydi.

Düşünüyorum da birbirine had bildirme tartışmaları çok az yapılırdı. Çünkü terbiyesizlik yapanın, aslında yaptığı bu “gayri terbiye”
içerikli davranışının farkında olduğu zaten bilinirdi. Birisi sizin gözünüzün içine baka baka saygısızlık veya buna benzer bir olumsuz tavır sergilemişse hepimiz bilirdik ki, bu tür kişilerle girişilen tartışmalarda başımıza gelecek tek şey, o insanın bize daha fazla zarar vermesini sağlamaktır. Ve Anadolu tabiriyle, çamurun etrafını dolaşmayı tercih ederdik. Çünkü ya haklı olduğumuzu ispat etmek için onun malzemesiyle çalışacağız yani çamura batacağız… ya da çamura batmanın bizden uzak olmasını düşünerek “Ne yapayım… o da öyle düşünüyor…” diyerek ordan uzaklaşacağız.

Hem hepimiz biliyorduk ki, bir insanın oturmuş yapısını, patolojisini, geçmiş ihtiyaçlarını/bilinçaltı baskılarını, gelecek kurgularını… yani “O”nu… yani “kendisi”ni… yani “ben” dediği, “kendim” diye tarif ettiği “ego”sunu, ayaküstü yapacağımız birkaç dakikalık tartışmayla düzeltemeyeceğimizi.

Haklı olduğumuzu ispat etmek, haklılığımızı karşımızdaki kişiye göstereceğim diye, kibar olmaktan ve nazik davranmaktan sıyrılmak cidden çok yanlış sevgili okurlar.

Çünkü insan doğasının, insan yapısının, insan psikolojisinin ilginç yanları var. Allah(cc) bizleri o kadar muhteşem yaratmış ki… Bizler sadece Allah(cc)’ın yarattığı şekliyle “insan” olan yanlarımızı muhafaza etsek veya insanın yaratılışındaki temel ilkeleri biliyor olsak kimseyle tartışmamıza veya kavga etmemize gerek bile kalmaz.

…neden biliyor musunuz…? Çünkü inkar ettiğimiz ve içimize sakladığımız şeyler, başkaları bilmese de “gerçek” olarak durmaya devam ediyor. Yaptığımız terbiyesizliği dilediğimiz kadar inkar edelim… duruma göre gerekli olan bir tavır olduğunu söyleyip duralım… ama içimize bu şekilde gönderdiğimiz olaylar, bilinçaltımızın ve vicdanımızın birlikte harmanlaması sonucu, “aslında bize hiç de yakışmayan hatalar” olarak kodlanıyor. Yani kişi inkar etse de etmese de yanlış yaptığını biliyor…

….

İçinde bulunduğumuz hayat, yaşadığımız ülkedeki sosyo-ekonomik-kültürel şartlar belki bizlere iyi niyetli olmayı unutturmaya başladı. İyi niyetimizi unutunca, kibar olmayı da beceremez olduk. Sanki herkesin gizli kötü bir niyeti varmış gibi, sanki herkes bize kötülük yapacakmış gibi düşünmeye başladık. Psikiyatrik anlamda “Psikotik” özellikler içeren davranışlar, ne kadar korkunç/üzücü ki, hayatımızın her alanına girmeye başladı.

Derim ki sevgili okurlar… lütfen iyi niyetli olmaya gayret edelim. İnsanlara gülümseyip tebessüm etmeyi unutmayalım. Evet hepimiz
haklıyız belki. Türkiye’de yaşamak zor. Maddi zorluklar bizi değiştirdi. Ama bireysel mutluluğumuzu ve bireysel huzurumuzu, ekonomik anlamdaki değişimlere endekslersek, uzun süre daha öfkeli olmaya devam ederiz gibi görünüyor.

Öfke ve nefretin insanı çok hızlı yaşlandırdığını söylemişti bir gün nöroloji uzmanı hocam. Ve şu ilginç bilgiyi aktarmıştı yıllar önce:

Öfkeli/kızgın olduğumuzda yüzümüzdeki 32 kas harekete geçermiş. Gülümseyip tebessüm ettiğimizde ise sadece 8 kas…

Yani aslına bakarsanız sinirli olduğumuzda kendimizi hem daha fazla yormuş oluyor hem de kasları aşırı çalıştırdığımız için erken yaşlanıyormuşuz.

Anlaşılacağı gibi gülmek, sinirlenmekten daha kolay



Bunları neden yazdım… geçen gün dondurma sırası beklerken, önümde duran genç bir bayan, dondurmanın üzerine konulmayan çikolata sosu için yapmadığını bırakmadı.

Yapmaya çalıştığı tek şey, satıcıya ne kadar da haklı olduğunu ispat etmekti. Aslında haksızdı da… ama sırf haklılığını ispat etmek için o kadar çirkin ve nazik olmayan tavırlar sergiledi ki…

…insan düşünmeden edemiyor doğrusu… bir çikolata sosu için bu duruma düşmeye değer mi…?

…kibar olmak mı önemli…? Yoksa haklı olmak mı…?

…hangi “değişen ihtiyaçlar” bizleri bu hale getirdi…?

Sevgiyle kalın…

Mehtap Kayaoğlu

öncelikle mehtap hanım bilgilerinizden dolayı ve bu bilgileri bizlerle paylaştıgınız için tesekkür ederim.Haklılık ve haksızlıkla ilgili bilgi arıyordum aslında bende bunları dusunmustum ama sizin kadar yazacak seviyeye gelmedim.Gercektende bu gunlerde kendi benliğimizi,yavas yavas kaybediyoruz aslında insanlıgımızdan uz$aklasıyoruz.Tekrardan tesekkür ederim.

hocam ben 25 yaşında bir genç kızım ve yazdıklarınızdan çok etkilendim bildiğimiz fakat uygulayamadığımız şeyler bunlar hayat insanı öyle değişik noktalara getiriyorki insan bazen kendini tanıyamıyor doğrusu evt bir çikolata sosu için kalp kırmaya değmez ama insanlık değişiyor nereye gittiğini bilmeden kibarlıklar yerini kabalığa bırakmış kavga.dövüş herşeyi çözer olmuş farkındayız yanlışların ama yinede yapıyoruz ama şu varki tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır ya ALLAH sohbeti hoş insanlarla karşılaştırsın herkesi yolunuz açık olsun

Her zaman ki gibi çok güzel.olaya böyle bakabilen insan olamyı nasip etsin Allah.


Kategoriler

- evlilik - Saglik - çocuk - Cocuk Psikolojisi - Duygu ve Düsünce Yazilari - kadın - sağlık - Bebek ve Cocuk Sagligi - SEVGİ - Rasûlüllah - aile - mutluluk - Cocuk Gelisimi - anne - Sevgi - Diyet - çocuk gelişimi - Dekorasyon - Gebelik - hastalik - bebek - diyet - Hastaliklar - evlilik - kanser - Şifalı Bitkiler - erkek - cocuk egitimi - çocuk hastalıkları - Cilt Bakimi - Aşk - Gülay Atasoy - güzellik - Güzellik - Peygamber - kalp - baba - beslenme - hayat - aşk - Kadin Hastaliklari - Mutfak - müslüman - Islam ve Kadin - Senai Demirci - Şiir - tedavi - Alternatif Tib - Mehtap Kayaoğlu - dua

MollaCami.Com