Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim

Mutlu olmak için zihninizde kocaman bir liste mi var?

Mutsuzum diyenlere rastladıkça, babası bisiklet almadığı için çok üzülen Murat’ı hatırlarım. Murat, ilkokulu bitirmişti ve en samimi arkadaşına alınan bisiklet ona alınamamıştı. Memur olan babası, “Bisiklet seneye” dediği andan itibaren, Murat kendisini dünyanın en mutsuz insanı gibi hissetmeye başlamıştı. Zira bisiklet, Murat’ın mutluluk için olmazsa olmaz bir şartı idi. Bu şartı kendisi koymuş ve vazgeçilmez kılmıştı. Yani bir bakıma, mutsuzluğunun sebebini kendisi icat etmişti.
Hepimizin, mutluluk için böyle olmazsa olmaz şartları yok mudur?
Mutluluk için şart koştuğumuz her şey, aslında onun bize ulaşmasını zorlaştıran bir engel değil midir?
Mutlu olmak için şartlarımızı ne kadar azaltırsak, hedefe o kadar kolay ve çabuk ulaşmış olmaz mıyız?
Pekiyi bizim mutlu olmak için şartımız nedir?
Mutlu olmak için eğer zihnimizde kocaman bir liste varsa, ilk işimiz, bu listede yazılı maddeleri hemen azaltmamız, azaltabildiğimiz kadar azaltmamızdır…
Batı Medeniyeti, mutluluğun vazgeçilemez şartlarını çoğaltmak suretiyle, mutsuz insan sayısını artırmıştır. İlkokul öğrencisi Murat, mutluluğu için sadece bisiklet istiyordu ama bugünün erişkinleri ne bisikletler istiyor. Sayısı sürekli artan ihtiyaç listeleri ise insanı mutlu olmaya bırakmıyor.
Anlatılır ki, kralın biri çok mutsuzmuş… Ne yapılsa, nasıl yaşasa, bir türlü mutlu olamıyormuş… Kralın bu derdini bilen bilge bir kişi, ona şu tavsiyede bulunmuş:
“Bütün ömründe hep mutlu olmuş, hiç üzülmemiş bir adamı bulup, onun gömleğini giyiniz… Ancak bu şekilde mutlu olabilirsiniz…”
Mutsuz kral, böyle birini bulmaları için adamlarına emir vermiş…Ülke didik didik edilmiş, her yer taranmış ama “Ben hep mutluyum.” diyen bir adama rastlanmamış…
Tam ümitsiz olacaklarken, bir dağ başında buldukları garip bir çoban, “Evet “ demiş, “Ben hep mutluyum. Mutsuz olduğum hiçbir zamanı hatırlamıyorum!”
Kralın adamları çok sevinmiş… Tekrar tekrar sormuşlar:
- Gerçekten hep mutlu musun?
- Mutsuzluk diye bir şey tanımadım, cevabı üzerine de, onu tanıyanlara sormuşlar. Yakınlarının şahitliği de, çobanın doğru söylediğini ispatlamış. Bunun üzerine çobana durumu anlatmışlar ve tabii ki hemen gömleğini istemişler.
Garip çoban, işte o an, çok mutsuz olmuş ve büyük bir üzüntüyle, “Benim hiç gömleğim olmadı ki” demiş…

Olumlu Düşün, Mutlu Ol!
Olumlu düşünmek, hem vücut sağlığının, hem de mutluluğun temelidir. Bu cümle Prof. Faruk Yorulmaz’a ait… Bu sebeple, konunun uzmanı olan Prof. Yorulmaz şu tavsiyede bulunuyor:
“Nefret ve kin duygusu yerine, sevgi ve bağışlama duygusunu geliştirmeliyiz.”
Aynı uzmana göre mutluluk, “İnsanın iç dünyası ile dış dünyasının uyumlu hale gelmesiyle” sağlanabilir.
Zihin sağlığı olmadan, beden sağlığı da olmaz.
Bu sebeple, insanın mutluluğu içinde başlar. Mutluluk için iç donanımı hazır olmayan insanı, dış şartların çok uygun olması dahi mutlu edemez.
Gönlü mutluluk için müsait olmayan kişi, bedence de sağlıklı kalamaz. Zira zihindeki olumsuzluk bedeni de yaralar, güçsüz düşürür.
İşte bu yüzden, mutluluğu beden sağlığında ve dışarıdaki maddî şartlarda arayanlar hep yanılmışlardır. Zira bedeni yaşatan ruhtur. Ruh, derunî ve asıl varlığımızdır.
Mutluluk için ilk şart, hayata güzel bakmayı becerebilmektir.
Çünkü “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
Hayat, gördüğümüz ve algıladığımız gibidir. Olumlu düşündüğümüzde, o da bize olumlu davranır. Adeta zannımıza ve düşüncemize göre tavır alır.
Hayat da rüya gibidir. Yorumumuza göre gerçekleşir. Bu yüzden uyanıkken gördüklerimizi de hep olumluya ve hayra yormamız gerekir. Olumlu düşünmek, insanın gerginliğini, telaşını ve endişelerini giderir. Olumlu düşünmek, insanın ruh sağlığını korur ve kendisini iyi hissetmesini sağlar.
Aynı hastane odasında, aynı hastalıktan yatan iki hastadan biri, ziyaretçilerine, hep “İyiyim, daha da iyileşeceğimi umuyorum.” diyor. Diğeri ise daima, “Çok kötüyüm!” cevabını veriyor. Aynı tedaviyi gören bu iki hastanın durumu, aynen dedikleri gibi çıkıyor.
Zira, olumlu düşünmek, insanın kendisini iyi hissetmesini sağladığı için, hastalığa karşı da direncini artırıyor.
Olumlu düşünmek, kalp hastalıklarına yakalanma tehlikesini de azaltıyor, solunumu düzene sokuyor. Bu suretle, müspet düşünmek, daha iyi oksijen alan beynin ve vücudun daha iyi çalışmasını sağlıyor. Bunun sonucunda da, insan dikkatini daha iyi topluyor, konulara daha çok odaklanabiliyor, çok daha canlı ve uyanık halde bulunuyor. Böyle bir insan, insanî ilişkilerinde çok daha dikkatli, etkili, olumlu ve yapıcı hale geliyor.
Hayatın zorluklarını halletmekte, problemlerini çözmekte daha başarılı oluyor; kaza ya da hata yapma riskini azaltıyor. Olumlu bakış açısını yakalayan öğrenci, derslerindeki başarısını artırıyor.
Olumlu düşünmeyi prensip haline getirenler, daha sağlıklı, mutlu ve kaliteli yaşarlar.
Olumlu düşünebilmenin şartı, hayata hissîlikten uzak, gerçekçi ve doğru bakmaktır.
Olumsuz görünen şeyleri irdeleyip incelemek ve görünüşe aldanmamak gerekir.
Eğer olumsuzluk acı ve ağır geldiyse, sabır silahıyla karşı koymalıdır. Musibetin ilk vurduğu andaki sabır, çok kıymetlidir. Çünkü, beklenmeyen bir acının, en etkili ilacı, o andaki sabırdır.
Heyecanı, panik havasını, gerginliği azaltan ve etkisizleştiren sabır hali, beyni kötü ve korkutucu yanlardan, öğretici ve çözüm sunucu taraflara çeker, dertlerle baş etme konusunda faaliyete geçirir. Bu şekilde davranan insan, en ağır ızdıraplar karşısında bile sağlam durur, yıkılmaz… Hayatını ümitsizleşerek karartmaz. Tam tersine, azim ve iradesini hayata bağlanmakta ve yaşama sevincini artırmakta kullanır. Bu sebeple, olumlu düşünmek, aynı zamanda, olumsuzluktan olumluluk çıkarma sanatıdır.
Hayata güzel bakabilen insan, olumsuzluklar karşısında, hemen bir suçlu aramaz. Önce “Ben ne hata yaptım?” diye düşünür. Başkalarını değil, kendini dönüştürmeye ve düzeltmeye çalışır. Hatalardan ders çıkarır, daha iyiye, daha doğruya, daha güzele gitmenin yollarını arar.

Güzel Huy Mutluluk Kaynağıdır
Olumsuzluklar karşısında, dışarıdan suçlu aramak, sonra da onlara karşı nefret ve kin duygusu oluşturmak, insanı mutsuz eder. Çünkü, kin ve nefret gibi olumsuz duyguların ilk ve en ağır zararı, o duyguları taşıyana gelir. Kalbinde kin, kıskançlık ve nefret taşıyanlar, üzerlerinde patlamaya hazır bomba taşıyanlara benzerler. Patlamaların öncelikli ve ilk zararı taşıyıcılaradır. Diğer insanları cezalandırmak için, kendisini yok eden bir insan ne derece doğru davranmış olur.
Kin ve nefret, taşıyıcısına ne kadar zarar verirse, sevgi ve bağışlama duygusu da o kadar fayda verir.
Dolayısıyla, anne-baba ve eğitimciler, genç gönülleri sevgi ve şefkat duygusuyla donatmalıdırlar. Çünkü, sevgi ve şefkate doymuş bir gönülde kin ve nefrete yer kalmaz.
Aslında bütün kötü huylar, mutluluğun düşmanıdır. Mesela, haset (çekememezlik), Efendimiz’in (s.a.v.) tabiriyle, “Önce hasidi (haset edeni) yer bitirir, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi…”
Bu sebeple, mutluluğun mecburi istikameti, güzel huylarla donanmış olmaktır.
Ve kötü ahlaktan mutluluk çıktığı hiç görülmemiştir.
Vehbi Vakkasoğlu


Kategoriler

- evlilik - Saglik - çocuk - Cocuk Psikolojisi - Duygu ve Düsünce Yazilari - kadın - sağlık - Bebek ve Cocuk Sagligi - SEVGİ - Rasûlüllah - aile - mutluluk - Cocuk Gelisimi - anne - Sevgi - Diyet - çocuk gelişimi - Dekorasyon - Gebelik - hastalik - bebek - diyet - Hastaliklar - evlilik - kanser - Şifalı Bitkiler - erkek - cocuk egitimi - çocuk hastalıkları - Cilt Bakimi - Aşk - Gülay Atasoy - güzellik - Güzellik - Peygamber - kalp - baba - beslenme - hayat - aşk - Kadin Hastaliklari - Mutfak - müslüman - Islam ve Kadin - Senai Demirci - Şiir - tedavi - Alternatif Tib - Mehtap Kayaoğlu - dua

MollaCami.Com