Kadın | Konular | Kitaplık | İletişim

“Eşim beni seviyor mu?”

Sabah yataktan kalktınız. Yeni bir güne başlamanın heyecanını yaşıyorsunuz. Yüzünüzü yıkamak ya da tıraş olmak için aynanın karşısına geçtiniz. Aynaya baktıkça bakıyorsunuz. Yüzünüzdeki bütün çizgileri en ince detaylarına kadar inceliyorsunuz. Gülümsüyorsunuz, surat asıyorsunuz, dudak hareketleri yapıyorsunuz, göz kırpıyorsunuz, komiklik yapıyorsunuz, hatta aynaya öpücük yolluyorsunuz… Ne yaparsanız yapın, ayna size sizden başkasını göstermez. Ayna ayna canım ayna deseniz, yalvarsanız bile asık bir suratı gülümser şekle dönüştürmeyeceği gibi, neşeli bir yüz ifadenizi de kızgın şekle dönüştürmez. Yani bu işte, aynanın bir günahı yok. Aynanın bizi biz olarak gösterdiğinden ne kadar emin isem kalbimin de insanlara karşı beslediği duygulardan o denli eminim.

İlköğretim okulu 4. sınıfa giden kızım, arkadaşı ile ilişkisinden bahsetti ve bana:

— Baba, Burcu da beni seviyor mudur? Diye sordu.

Soruya soru ile karşılık verdim.

— Kızım kalbine sor. Sen Burcu’yu seviyor musun?
— Evet seviyorum.

— Peki, ne kadar seviyorsun?

— Çok seviyorum.

— Kızım, emin ol Burcu da seni seviyor ve hem de çok seviyor.

— Nerden biliyorsun baba?

— Kalbine sordun ya…

— Evet!?

— Kalpler birbirinin aynasıdır. Ve asla yanılmazlar. Kalbine sorduğunda sen Burcu için ne düşünüyorsan, o da senin için aynı duyguları paylaşıyordur. Hatta okula gittiğinde Burcu’nun yüzüne bir bak ve kalbine ne hissettiğini sor. Cevabını kendi kendine ver. Ve çok merak ediyorsan aynı soruyu arkadaşına da sor. O da sana aynı şeyleri söyleyecektir.

Kızım, okula gidip geldiğinde:

— Babacığım, çok haklıymışsın. Burcu da beni çok seviyor. Artık arkadaşlarımın benimle ilgili düşüncelerini çok rahat öğreniyorum. Kalbime soruyorum ve en doğru cevabı alıyorum dedi.

Yetişkin insanlarda çocukların saflığını ve masumiyetini bulmak elbette biraz zor. Ancak, kalp terazisi yine de yanılmıyor. Çevremizdeki insanların bizimle ilgili duygu ve düşüncelerini merak ederiz.

— Acaba müdürüm benim hakkımda ne düşünüyor?

— Acaba eşim beni hala seviyor mu?

— Acaba çocuklarım bana değer veriyorlar mı?

— Acaba babamın gözünde hala kıymetli evlat olarak duruyor muyum?

— Acaba arkadaşım hala benim dostluğuma inanıyor mu?

— Acaba çalışanlarımın gözünde nasıl bir patronum?

…………

Bütün bu acabaların cevabı kalbimizde. Sosyal ilişki içinde olduğunuz insanların yüzlerine bakın. Hatta bir adım daha ileri gidin ve –karşınızdakini rahatsız etmeyecek şekilde- onun gözlerinin içine bakın. Onun yüz ifadelerini, gözlerindeki ışıltıları izlerken diğer yandan da kalbinizi yoklayın. Karşınızdaki insanla ilgili ne düşünüyorsunuz? Seviyor musunuz ya da seviyorsanız ne kadar seviyorsunuz? Kızıyorsanız öfkenizin şiddeti ne? Bu ilişkiden endişe mi duyuyorsunuz? Karşınızdakine güven duymuyor musunuz? Kalbiniz size ne söylüyor? Lütfen yüreğinizin sesine kulak verin. Kalbiniz kendi lisanı ile size mesajını iletecektir. Ve bu mesajı başkalarına iletmek zorunda olmadığınız için en samimi duygularla karşılaşacaksınız. Bu duygular karşınızdaki insanlarla ilgili en gerçek duygulardır ve sizin hayatınıza yön verirler. Bazen istemeseniz de mantıklı olanı değil, yüreğinizin sesini dinler ve ona göre karar verirsiniz. Hatta bazı zamanlar, çevremizdeki bir insandan bahsedildiğinde şu türden ifadeler kullanabiliriz:

— Aslında onun bir kötülüğünü de görmedim ama kalbim bir türlü ısınmadı.

— O bana çok itici geliyor.

— Bakışları bana güven vermiyor.

— Onu gördüğümde bütün problemlerimi unutuyorum.

— Onu çok çekici buluyorum.

— Onu çok seviyorum.

— Adam gibi adam.

— O benim en değerli dostum.

………..

Bütün bu ifadeler kalp terazisinin mesajlarıdır. Karşınızdaki insan ile ilgili olarak hangi duygu ve düşünceleri besliyorsanız o da sizin için aynı duyguları hissediyordur.

İletişimde beden dilinin önemi o denli yüksektir ki, günümüze dair bilgiler verdiği gibi geçmişimize bile ışık tutmaktadır. Dilerseniz kendi kendimize bir test daha yapalım. Şu anda elli yaşında olduğunuzu varsayalım. On beş yaşınızda yaşadığınız hoş bir anıyı gözünüzde canlandırın. İster istemez yüzünüzde bir tebessüm, gözlerinizde bir ışıltı olacaktır. Çünkü geçmişimizle ilgili bir olayı hayal ederken sadece ruhen geçmişe gitmiyoruz. Fizik olarak da geçmişe gidiyoruz ve geçmişin derinliklerine doğru enteresan bir yolculuk yapıyoruz.

Kendimizde yaşadığımız, duygusal ve fiziki değişikliği en yakınımızdaki insanlarda da gözlemleyebiliriz. Örneğin babanıza, annenizle nasıl evlendiğini sorun. Ya da annenizden, sizi doğurduğu anda hissettiği duyguları anlatmasını isteyin. Ve onlar anlatmaya başladığında, sözlerini kulaklarınızla dinlerken gözlerinizle de yüzlerine bakın, göz bebeklerini inceleyin. Bu gün anlatıyorlar ama o günü yaşıyorlar adeta.

Gözlemleri biraz daha yoğunlaştıralım dilerseniz. Babanız annenizle nasıl evlendiğini anlatırken, kayınpederinin çıkardığı zorluklarla nasıl mücadele ettiğinden bahsederken, annenizin yüz ifadelerini inceleyin. Hele bir de babanız annenizle evlenmek için biraz zorluk çekmişse, annenizin bunları dinlerken nasıl da kasıldığına dikkat edin. Hatta bazen abartılı şekilde kendini ağırdan sattığına şahit olursunuz.

İnsanları gözlemlerken en çok keyif aldığım tablolardan biri de özellikle yaşlı çiftlerin aradan geçen on yıllara rağmen sevgilerini eskitmemiş olmalarıdır. Birbirlerine hâlâ ilk günkü gibi sevgiyle, aşkla bakıyor olmalarıdır. Eşinin ismini sadece diliyle değil yüreğiyle söylüyor olmasıdır. “ – Nalân “ derken ağzından bir değil bin defa “- Nalân” çıkıyor derler ya hani. Tıpkı o şekilde yüreğiyle seslenmesi gibi. Ve yetmiş yaşında olmalarına rağmen, sanki taze nişanlıymış gibi bir birlerinin üzerlerine titremeleri gibi. Buna belki alışkanlık diyebilirsiniz, belki de güvende olma duygusu. Adını ne koyarsanız koyun, böyle güzel bir ilişkiye sahip olmayı kim istemez ki?

Çevrenizdeki insanların sizin için ne hissetmesini istiyorsanız siz de onlar için aynı duyguları besleyin. Kısacası insanları sevin. İlişkilerinizi çabucak eskitmeyin. Eşinizin gözlerindeki o ışıltıyı kaybetmeyin. Aranızdaki tılsımı sakın bozmayın. Bazen bir birinize karşı taze nişanlılarmış gibi davranın. Unutmayın ki, sağlam bir ilişki emek ister, yürek ister. Almayı düşünmeden, vermek ister. Sabır ister, özveri ister. Sevgi ister, saygı ister, güven ister. Bütün bunları verirsiniz ya da vermezsiniz seçim sizin. Ama günün birinde “eşim beni seviyor mu?” diye bir duyguya kapılacak olursanız aynaya bakın, kalbinize sorun. Cevap kendi yüreğinizden gelecek. Siz onu ne kadar seviyorsanız onun da sizi o kadar seviyor olduğunu göreceksiniz.
Yusuf Yeşilkaya

Bu konu ile ilgili şimdiye kadar okuduğum en güzel yazı. Yusuf Yeşilkaya'nın kitaplarını da okudum. Sıradışı bir kişisel gelişim uzmanın ve yazarı. Mutlaka okumalısınız.

çok saçma bi yazı olmuş hiçte öyle olmuyo biz birini çok seviyoruz die oda bizi sevecek die bişey yok ilkokul çocuklarına öğretmenleri okulda anlatır bunları genelde tabi çocuk büyüdükten sonra anlar neyin ne olduğunu


Kategoriler

- evlilik - Saglik - çocuk - Cocuk Psikolojisi - Duygu ve Düsünce Yazilari - kadın - sağlık - Bebek ve Cocuk Sagligi - SEVGİ - Rasûlüllah - aile - mutluluk - Cocuk Gelisimi - anne - Sevgi - Diyet - çocuk gelişimi - Dekorasyon - Gebelik - hastalik - bebek - diyet - Hastaliklar - evlilik - kanser - Şifalı Bitkiler - erkek - cocuk egitimi - çocuk hastalıkları - Cilt Bakimi - Aşk - Gülay Atasoy - güzellik - Güzellik - Peygamber - kalp - baba - beslenme - hayat - aşk - Kadin Hastaliklari - Mutfak - müslüman - Islam ve Kadin - Senai Demirci - Şiir - tedavi - Alternatif Tib - Mehtap Kayaoğlu - dua

MollaCami.Com